13 Aralık 2012 Perşembe

börekler açarım sana

bu börek mevzusu zor işmiş, ben bunu anladım...
internette börek yapmak için arayın, sanırsınız ki dünyanın en kolay şeyi börek yapmak. ama yok öyle bişey a dostlar...
bunlar olmadı arkadaş...
bu bloğun ilk yazısıdır "acemi böreği", bloğu açma sebeplerimdendir... ama o zaman da başaramamıştım ki ben, sanmıştım ki zamanla düzelecek, muhteşem börekler yapıyo olucam...

yakın zamanda 2 börek deneyimim oldu. ilkinde her sabah pastaneden aldığım minik patatesli sigara böreği gibi böreklerden gaza geldim. dedim ki ohoooo her sabah pastaneden alcaama kendim yaparım ben bunu, evden çıkmadan da hop ısıtırım mis gibi, her sabah evimde kendi böreğimle yaparım kahvaltımı... yanına da son keşfim hoşafı yapayım dedim. hoşafın tadı pek tutmadı gerçi, biraz tatsızdı. hele ki bi hafta önce anacığım gelip misler gibi dünyanın en kolay şeyiymiş gibi göz kararı nefis bi hoşaf yaptıktan sonra benimki şekerlimsi su gibi bişey olmuştu...

7 Kasım 2012 Çarşamba

yoğurtlu karnıbahar

alışveriş yaparken gördüğüm karnıbahar paketini düşünmeden hop atıverdim sepete... bayılırım yemeye, ama hiç pişirmemiştim.. alırken gözümün önünden önce yoğurtlusu, sonra kızartması uçuştu, ağzımın suları aka aka eve geldim...

dün akşama kısmetmiş pişirmek.. e benim bey sevmiyo karnıbaharı, mecbur onun evde olmadığı zamanı bekledim.. kızartsam mı haşlasam mı derken bu aralar zaten maksimumda sağlıklı yaşam sürecinde olduğumdan haşlamaya karar verdim... internetten yoğurtlu karnıbahar diye arattım, ilk çıkan tarifteki gibi bi güzel attım içi limon suyu ve su dolu tencereye karnıbaharları (ki neredeyse bi kiloya yakın olduğunu farketmedim bile, nedense pişerken çekip küçüleceklermiş hissiyatı yaşadım)...

30 Ekim 2012 Salı

acemi anne

ya tamam, ne deseniz haklısınız.. hep vaat hep vaat benimki, yok düzenli yazıcam da, yok hiç bu bloğu ihmal etmicem de.. hep fos çıktım ama..

ama bu sefer mazeretim var.. acemi anne adayı olarak tüm boş vakitlerimi ya uyuyarak, ya da yeni durumuma adapte olabilmek adına internette acemi olmayan anne yazıları peşinde fiti fiti dolanarak geçiriyorum..

mesela son yazımda yazmayı vaat ettiğim erik hoşafı.. halbuki o kadar güzel oldu ki canım sıkıldıkça erikleri kaynatıp kaynatıp duruyorum.. eriği koyuyosun (hiç kesip biçmeden), suyu koyuyosun, şekeri koyuyosun hooopppp oldu mu sana yarım saatte erik hoşafı! ama bu bahsettiğim erikler kırmızı kocaman erikler, yanlış anlaşılmasın. bi de şu şekerin ölçüsünü tutturabilirsem tam olucak ama, her türlü içilir, merak etmeyin...

o zaman bu yazıma koca göbeğimle son verirken, yine yeni yeniden buralarda olucam diyorum... sadece zaman veremiyorum.. arada bakın siz neler olup bitiyo, bana yeter..

tamam muhteşem yemekler yapamamış olabilirim, ama hala kaşarlı muhteşemus ya da mercimek yaparken kendi tariflerimi baktığımı da itiraf etmek isterim...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

arife mercimeği

en acemi usta, bayram arefesinde çifte tarifle huzurlarınızda: mercimek yemeği ve erik hoşafı!

arife günü olması münasebetiyle bugün pek bi hamarattım söylemesi ayıp. önce evi baştan aşağı silip süpürdüm. çamaşırlar, bulaşıklar tamam. e boş mu durucaz, hemen yemek pişirmeye koyulalım dedim.

önce bir güzel mercimek yemeği, ki kendisi dünyanın en kolay ve en leziz yemeklerindendir...

gerekli malzeme: 
1 su bardağı mercimek
1 soğan
sıvı yağ
2 yemek kaşığı salça
karabiber, kırmızı pul biber

önce göz kararı, yaklaşık bir bardak mercimeği bir güzel haşladım. gözüme az görünmüştü ama onların şişeceğini tamamen unutmuşum... neyse ki tencereden taşmadılar. bu arada tuzu yemeğin hangi kısmında koyacağımı kestiremediğim için haşlanırken biraz tuz attım.
bu sırada bir ufak soğanı minik minik parçalara bölmek suretiyle bir güzel doğradım.
haşlanan mercimekleri süzüp soğuk sudan geçirdim.
başka bir tencereye sıvı yağ koyup üzerine soğanları ekledim. soğanlar yumuşayınca 2 yemek kaşığı salça koydum. o arada karabiber ve pul biberi ekledim.
mercimekleri de ekleyip bir güzel karıştırdım.
mercimekleri geçecek kadar da içme suyu ekledim. su kaynadıktan sonra biraz daha tuz koydum, sonra tadına baktım ki tuz tam kıvamında...
yemeğin suyu mercimeklerle aynı hizaya gelince de altını kapattım.
sonra da soğumasını bile beklemeden bi güzel yoğurtla karıştırıp koca bi tabağı mideye indirdim...

erik hoşafı ise evde kalmış 3 adet eriği çürümeden değerlendirme girişimi sonucudur. ama tamamen göz kararı yapmaya çalışıyorum, sonuçtan pek emin değilim, az önce tattığımda hiç hoşafa benzemiyodu... hele bi deneyim bitsin, onu daha sonra yazmanın daha doğru olduğuna karar verdim sevgili acemiler...


7 Temmuz 2012 Cumartesi

kızartmanın püf noktası!

az önce kızartma yaparken yer gök yağ olunca ufak bi araştırma yaptım.
"Tavadaki yağın kızartma yaparken sıçramaması için yağa az miktarda tuz veya un ilave etmek gerektiğini belki hepimiz biliriz.Ancak yağın sıçramaması için daha kolay bir usul de vardır.Yağı tavaya koyun,kızdırdıktan sonra içine bir dilim ekmeğin kenarını koyun.Yağın kızartma yaparken hiç sıçramadığını ve ocağın ve elbiselerinizin lekelenmediğini göreceksiniz."

tavadaki yağa tuz veya un ilave etmeyen dünyadaki tek insan benim sanırım. siz de olmayın diye paylaşmak istedim.
hatta daha kolay usulü de bilin istedim, yağı kızdırdıktan sonra içine bir dilim ekmeğin kenarını koyun!

şimdi de ocaktaki, duvardaki, hatta pencere ve buzdolabı üzerindeki yağ lekeleri nasıl çıkacak onu araştırıyorum.
sonucu bildiririm dostlar...
sevgiler...


sevimli yemekler

facebookta, internet sitelerinde dolaşan sevimli yemekler görüyorum acemi usta olarak ve kendime kızıyorum bunu niye düşünemedim diye.
bunlardan son gördüğüm de yumurta ve biberin muhteşem buluşması! evet, görseli biraz çalmış gibi oldum ama sahibi kimse kusura bakmasın, henüz kendim deneyemediğim için kendi görsellerimi paylaşamıyorum. yarın sabah kendim de deniyceeemmm o zaman kendi fotoğrafımı paylaşabilirim. o zamana kadar kusurumuza bakmasın

(sorry for the copyrightholder of this photo, and special thanks for taking these beautiful shots and making wonderful things with eggs - acemi usta burda fotoğrafın sahibi yabancıysa diye ona biraz yağ çekti)

bu iri, kocaman biberler var ya, onlardan bir tane yeşil, bir tane de kırmızı alıyoruz. 
biberleri güzelce yandan yandan dilimliyoruz. en kocaman yerlerini ayırıyoruz. 
resimde de gördüğünüz gibi kırmızı biber de yeşil biber de olabilir. 
sonra bu biberciği biraz kızarttıktan sonra hoppala, ortasına yumurtayı kırıyoruz.
yumurta pişerken üstünü pul biber, kara biber veya neyle istiyorsak süslüyoruz. 

kesinlikle çok başarılı ve denenesi.
böyle sevimli şeyler yapıcam ben de görüceksiniz. acemi ustanın sevimli şeyleri diye köşe bile açıcam.
yeniden yazmaya başladım ya, hepsini yaparım ben..

26 Mayıs 2012 Cumartesi

hani verdiğim sözler?

son yazıma bakıp bakıp gülüyorum, bi de utanmadan söz vermişim..

eğer varsa takipçilerimden özür dilerim, düğün dernek işleri girince araya baya bi unuttuk gitti siteyi. evet, arada en acemi usta evlendi, barklandı, düğün dernek yaptı... bunlarla ilgili yazılar da çok yakında sitede olacak, sonuçta acemi bir gelin olarak yaşadıklarımı paylaşmak boynumun borcu...

komik anılar, fantastik tarifler ve bugün ne pişirsemler, ne isterseniz, çok yakında yine yeni yeniden burada!

dönüyorum!

7 Mart 2012 Çarşamba

çarşambanın menüsü

eveeet, yaklaşık 5 gün köfte, pilav, patates kızartmasını yediyseniz yeni menüye hazırsınız demektir.
yok, kesinlikle tembellikten değil, ben de cumadan beri aynı şeyleri yiyip durduğum için yazmadım yeni menü...

 
bugünkü çorbamız tavuk suyu çorba.. ki kendisinin tarifini şurada bulabilirsiniz.
ana menümüzde yine tüm ihtişamıyla pilav var efendim..
çünkü bugün size pilavın yanına yakışacak türlü öneriyorum.
yanına bir de cacık yaptınız mı... mis...


bence afiyetle yenesi bir menü.. söz bunu 5 gün yemek zorunda bırakmayıp yarın yepyeni bir menüyle karşınızda olacağız..


2 Mart 2012 Cuma

bugün ne pişirsem?

mevzu yemek yapmak değil dostlar, bunu anladım.
yani zor olan kısım yemek pişirmek değil. yemek dediğin kolay iş, kararlı bi göz, birer tutam tuz biber, salça, soğan iş tamam...
asıl zorluk ne yapacağını bilmekte...
bi insan her gün ne pişiricem diye düşünüp her güne farklı bi şey nasıl bulabilir ya nasıl? bunu aklım fikrim almıyo. her gün et-tavuk-pilav-makarna yapsan tamam, ama o da sıkıyo bi süre sonra... bunun bi çözümü olmalı.
o yüzden bugün ne pişirsek köşesi açmaya karar verdim. yemekler arasından ben 3-4 çeşit yazayım, kafanıza uyarsa siz o gün onları pişirin..
tamam bundan her sitede var, üstelik ne pişirsem dedikten sonra size videolu anlatımlı tariflerini de sunan bi dünya site var. biz acemiyiz dostlar, öyle hem akıl verip hem de tariflemek acemi usta'yı aşar!
şimdilik sadece fikir verelim madem, sonra tarifi de veririz elbet..

buyrun günün menüsüne o zaman...

madem bugün günlerden cuma, haftanın son iş günü, bunu kutlamak lazım gelir.
bugün ne pişirin biliyo musunuz,

önce mis gibi bir tarhana çorbası yapın. (hazıra kaçmayın, annenizin verdiği tarhanayı bol naneyle pişiriverin)
ana yemek olarak köfte yapın. (hem hazır köfteleri markette bile bulabilirsiniz)
yanına mis gibi bir pilav..
köfte pilavın yanına en çok patates kızartması yakışır.
bir de yoğurt...

(kaynak: komikaze.net'e teşekkürler)
sonra da buyrun muhteşem cuma sofrasına.. hem pratik, hem lezzetli, hem de bu menüye kimsecikler itiraz etmez sanırım..

ilk günün menüsü de bu olsun, afiyet bal şeker olsun..




25 Şubat 2012 Cumartesi

game over!

en başta demiştik, sadece yemeksel acemilikler yer almıyor bu sitede. her türlü acemilik itinayla yazılır diye de uyarmıştık.

bu yazımızın konusu da yepyeni bir acemilik: evlilik! sanırım her yeni evlenenin içinde bulunduğu bir acemilik bu. hiç “ben evlenirken çok ustaydım” diyen duydunuz mu, duyamazsınız. gerçi duyulabilir de ya, sonuçta ikinci, üçüncü turlarına çıkan insanlar da var. ama ne olursa olsun onlarda da telaşe aynı…

evlilik denen müessese değil bu yazının konusu. evlenene kadar olan süreç.

aslında bu süreç bambaşka bir bakış açısıyla şöyle özetlenebilir: süper anlaşan iki insan ev arkadaşı olmaya karar verir. bunu ailelerine açıklarlar. böylece, zaten birlikte yaşıyoduysalar da en azından artık birinin annesi gelmeye kalktığında öbürü pılısını pırtısını toplayıp evden gitmek zorunda kalmayacaktır. yeni bir ev tutarlar. bu evi döşerler. sonra eve taşınmadan önce de kendilerine gelinlik-damatlık denen yepyeni kıyafetler alırlar. arkadaşlarını, sevdiklerini toplayıp “oleeyy bakın biz birlikte yaşıcaz artık, bize de misafirliğe gelin tamam mı” derler, hep ev arkadaşı olarak kalıcaz diye bi anlaşma yaparlar, altlarına imzayı atarlar. sonra da mis gibi yepyeni evlerine gider yerleşirler…

olaya böyle bakılabilse ne kadar kolay bi süreç olduğu herkesçe onaylanır tahminimce. ama bi de arada aile faktörü var. işe ailelerin de dahil oluyo olması bu sürece sinir, stres ve sıkıntı katan kısım zaten.

geçen yaz oldukça iyi düğün yaptı. neredeyse her haftasonu bi düğün vardı. bunların bi kısmı çok yakın çevremden olunca bu sıkıntılı evlenme sürecine oldukça yakından şahit oldum, her türlü acemiliği itinayla gözlemledim. gözlem yapmak, insanın kendisi de o sürece girerse nelerle karşılaşabileceği konusunda insana gayet iyi fikirler verebilir.  “ben öyle yapmıcam, ben de böyle yapıcam” diye kafanın bi köşesine kayıt edilir.
ve sonunda acemi usta da kendisini bi anda bu süreçte buluverir…

o zaman boynumuzun borcudur, buyurun yaşanan acemiliklere…

16 Ocak 2012 Pazartesi

kod adı: eticin

komik aşkmeşk hikayelerim olduğuna inanan bazı takipçilerim var. son şifa niyetine yazımı twitter’da “sevip de kavuşamayanlar, hasta olup da iyileşemeyenler için” diye duyurunca bu sevgili takipçilerimiz sabahın 6’sında aşkmeşk yazdım sanarak yazıyı okumuş, sonra da hayal kırıklığı yaşamışlar…

bi insanın nasıl komik aşkmeşk hikayeleri olabilir ki? aşkmeşk dediğin ciddi mevzu, buğulu kelimeler, uzun virgülsüz cümleler gerektirir anlatmak için. ne anlatayım ben şimdi? ben tavuk suyu çorba tarifi vermeyi, patatese olan aşkımı anlatmayı tercih ediyorum. onlar için süslü cümlelere de gerek yok. kısacası, aşkmeşk karın doyurmuyor a dostlar!

ama aslında komik hikayelerim var evet. mesela beğendiğim birini tavlamak için bütün şirketi seferber etmişliğim var! el birliğiyle “ilk görüşte aşk”ıma kavuştuk, ki kendisi halihazırda “müstakbel” beyim olur. bu, çalışma arkadaşlarımın ve benim zaferimdir!

bi de mesela gene aynı “ilk görüşte aşk”ım için “romantik komedi operasyonu” düzenlemişliğim var. bunda da çok eticin bi arkadaşımın oldukça desteğini görmüşümdür. bu operasyonun tarifi de bu yazının ana konusudur aslında…

12 Ocak 2012 Perşembe

şifa niyetine tavuk suyu

valla herkes salgından bahsediyo. bu sefer bu salgının bi kurbanı da ben oldum. 5 gündür yatak döşek yatıyorum. sürekli akan bir burun, başka bi insanmışım havası yaratan bi ses ve ciğer söktüren öksürük!

bugün bir haber okudum, ciğerlerinde kanser olan bi kadın öksürürken kanserli kitleyi de çıkarmış! öksürerek kanseri yenmiş yani. benim öksürüğüm de kitle söktüren cinsten. hatta benimki ciğer bile söktürür :)
- selçuk erdem'i seviyoruz -

uzun lafı kısası, kendinize dikkat edin. havalar da bi tuhaf zaten, grip, beta, bronşit fiti fiti geziyo valla ortalıkta.

bu hastalığın en güzel yanı yapmasını ve yemesini çok sevdiğim tavuk suyu çorbayı bol bol içmem oldu. güzel de yapıyorum keratayı. yiyen bayılıyo, hasta olası geliyo, o derece :)

e ben de madem ki tavuk suyu çorbada master yapma derecesindeyim, hemen sizlerle de paylaşayım isterim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...