8 Aralık 2011 Perşembe

muhteşem "halvet" yüzyılı

daha önce de belirtmiştim, pek çok konuda acemiyim ama usta olduğum bir konu varsa o da dizi izleyiciliğidir.

bu çarşamba gecesinin konusu da tahmin edersiniz ki dizilerin en revaçta olanı “muhteşem yüzyıl”. bana göre “muhteşem yüzyıl” içinde bulunduğumuz dönemin en akıllıca işidir.
her dönemin kendine has dizileri var aslında. fenomen denilen işler toplasan beşi geçmez. hatta hemen akla gelenler: bizimkiler, asmalı konak, kurtlar vadisi. bu televizyon dizileri, fenomenlik, rating nedir nasıl manipüle edilir falan geniş konu, o başka bi yazının konusu olsun. bu yazıda sadece muhteşem yüzyıl anlatalım.

bendeniz acemi usta, sadık bir muhteşem yüzyıl izleyicisiyim. fragmanlarını heyecanla bekler, diziyi kaydeder, reklamları atlaya zıplaya izlerim. bu geceki bölüm galatasaray - fenerbahçe derbisine denk geldi. önce maçı izledik, galatasarayı tebrik ettik, sosyal medyada yapılan yorumlara güldük, eğlendik. trabzon maçı sarmayınca açtık kayıtlı programları, başladık muhteşem yüzyıla. bu satırları yazarken gözüm de televizyonda yani.


eğer ki tarihteki her dönemi böyle dizi yapsak, bence hiçbir öğrenci tarih dersinden kalmaz. sorun şimdi ortaokul, lise öğrencilerine, herkes hürrem sultanı biliyor, pargalısından harem ağalarına ful kadro sayabilirler. dizideki aşk - meşk - entrika işlerinin yanında sos niyetine verilen devlet-i aliye işleri, savaşlar da bize bonus oluyor. bu yüzden diziyi eleştirenlerin taraflı olduğunu düşünüyorum. tamam, muhteşem süleyman’ın muhteşem halvetleri dizinin ana ekseni ama, dedim ya, o halvetler, o entrikalar olmasa, sadece savaşlar anlatılsaydı hangimiz izlerdik diziyi yahu? düşünsenize, bu dizide biliyoruz ki her ne olursa olsun sultan süleyman ölmeyecek! hürrem sultan ölmeyecek! tarihsel bir gerçeklik var dostlar! ama başarıya bakın ki diziyi izlerken “aman hürrem’e ne olacak?” diye gözümüzü kırpmıyoruz! dizi sultan süleyman’ı keyif düşkünü gösteriyormuş, bu dizi ahlaksızlıkmış. sanırsın ki sultan süleyman’ın çocukları gökten zembille indi…

neyse, gerilmeden devam edelim. ben seviyorum arkadaş. kendi eksenimden devam ediyorum.

dizideki kostümler mevzusu da önemli. ben de evde o kıyafetleri giymek istiyorum! öyle salına salına gezinmek istiyorum. popom havada dursun, kabarık kabarık etekli elbiselerim olsun istiyorum. ama bunu sadece ben istemiyorumdur di mi? prenses gibi büyüdük biz yav, hep gelinlik giyme hayalleriyle büyüdük. gelinlik de aynı şey değil mi, bi nevi prenses kıyafeti… o yüzden seviyorum bu dizinin kostümlerini. günlük hayatta öyle giyineyim istiyorum. işe öyle gideyim, ofiste kabarık popomla salınayım…
muhteşem yüzyıl’ın setine denk geldik bir gün, bir iş için onlarla aynı stüdyodaydık. kendi işimizdeki bütün bayanlar bir anda kendimizi kostüm odasında bulduk! hiçbirimiz dekorları gezmek istemedik mesela, daldık kostüm odasına, inceledik hepsini, ben hepsini giymiş hayal ettim kendimi… dizide oynayan oyuncu arkadaşımızı dizi kostümüyle görünce önünde “sultanım” diye eğilesimiz geldiyse de arkasından “ay ne güzel kostüm bu, bakayım, ay poposu da havada ay ay ne güzel” diyerek özümüze döndük..

ama hayal tabi bunlar. biz napıyoruz, dizi çıkmış, hafif çamaşırsulu eşofmanlarımızla, elimizde çayımız kahvemiz, aman hürrem prensesi zehirledi mi, zehirlemedi mi derdindeyiz. eşofmanımızı çorabımızın içine sokup kabarık elbiseleri hayal ediyoruz… yanımızdaki adamlar da padişahın haremine özenip bambaşka şeyler hayal ediyordur muhtemelen ama onlarda da dizi çıkmış eşofman mevzusu aynı… herkese başka hayaller kurduruyor bu dizi, işte bunu seviyorum…

ne güzel ama, helal olsun bize bu hayalleri kurduran bütün ekibe, yazana, çizene, oynayana, kostümleri dikene, kamera önündeki, arkasındaki herkese…

acemi usta, diziler konusunda ikinci “helal olsun”unu da böylece muhteşem yüzyıl’a yollamış oldu. birincisini hatırlamak isteyenler buraya buyursun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...